İnci Aral'la Röportaj; Hürriyet
Senaryoyu neden sizin yazmanız düşünüldü acaba?
Fatoş Güney, Yılmaz Güney'in hayatıyla ilgili bir film yapmak isteğinden
söz etmiş. Costa-Gavras da ona, Yılmaz'la ilgili değil, senin odak
noktasında olduğun bir film yap, demiş. Öyle olunca Fatoş da kadın
dünyasını anlatabilecek bir kadın yazar senaryoyu yazsın istemiş.
Fatoş Güney, senaryoyu kendisi yazmayı hiç düşünmemiş mi?
Yılmaz Güney'in ölmeden önce kendi hayatını yazmak ve film yapmak
gibi bir projesi varmış. Fakat artık iyice yatağa düşünce yapamamış.
Fatoş'a ''Kaldır beni, yazmak istiyorum'' diyormuş. Hastanede kalem
istemiş. Ama bunu yapamayacağını hissedince Fatoş'a ''Bunu sen yap''
demiş. Fatoş, o öldükten sonra onunla ilgili anılarını yazmaya,
notlar almaya başlıyor. Ama bunu 10 yıl önce bırakmış. Çünkü yazarken
bile katlanamaz olmuş o acıya.
Bir anlamda da vasiyet filmi gibi!
Evet ve Yılmaz Güney özellikle Costa-Gavras'ın yönetmesini istemiş.
Fatoş Güney, araştırmanızda size yardımcı oldu herhalde?
Evet, Bütün özel mektuplarını, mahkeme tutanaklarını, kararları,
onunla ilgili ne varsa bana verdi.
SENARYO KISALDI
Bu kadar yoğun yaşanmış bir hayatın senaryoya aktarımı kolay
olmamalı. Filmin çatısı nasıl kuruldu?
Senaryo çeşitli aşamalardan geçti. Başlangıçta dünyaca tanınmış
bir sinema adamının hayatını paylaştığı kadınla olan yaşamından
kesitlerdi. Önce üç ayda uzun bir film hikayesi yazdım. Gavras'a
gönderdik. Hikayeyi çok beğendi, ama bu ''Beş saat sürer. Çok büyük
de prodüksiyon gerektirir. Bunu kısaltmamız lazım'' dedi. Çünkü
sokaklar, caddeler, tanklar, darbeler vardı. Yılmaz'ın evinde sakladığı
kaçakları Fatoş'un arabayla askerlerin kordonundan kaçırması var.
Dış sahneler çok zor. Kıyamayarak birçok şeyi kısaltmak zorunda
kaldık. İki insanın çocukluk döneminden başlamıştık, onların büyük
bir kısmını attık.
Ne kadar kısalttınız?
İlk yazdığım senaryo 210 sayfaydı, 160 sayfaya indirdik. Yılmaz'ın
hikayesi olarak değil de Fatoş'un Yılmaz Güney'i kimdir, nasıl birisidir
şekline döndü senaryo. Hikayeye çok fazla şey katmayan birçok şeyi
tekrar attık ve 140 sayfaya indirdik. Yumurtalık olayını da attık.
Yumurtalık olayı senaryodan çıkartıldıysa Yılmaz Güney'in cezaevinden
Fransa'ya kaçış öyküsü nasıl yer alıyor?
Bunlar hep itirazlarla, tartışmalarla oldu. Ben vazgeçmek istemiyorum,
çünkü bugün Türkiye'de en çok merak edilen şeylerden biri Yumurtalık
olayı. Bunun başka sakıncaları da var. Film sadece Türkiye için
düşünülmüyor.
Gavras'ın çıkarılmasını isteği başka bölümler de oldu mu?
Gavras, film çekimiyle, hapisle ilgili her şeyi kaldırın, Fransa'daki
günlerini ve kadın-erkek ilişkisini yansıtan bölümlere ağırlık verin
diyor. O zaman da olayın mantığı ortadan kalkıyor. Bu yüzden küçük
detayları bırakmak zorundayız. Mahir Çayan'ları evlerinde sakladıkları
günlerden başlayarak...
IRGAT OĞULUYLA BURJUVA KIZI
Aslında Yılmaz Güney'le Fatoş Güney'in birlikte olabildikleri
süre çok kısa değil mi?
Tarihsel olarak onların bir araya gelmesi, az sonra Türkiye'nin
çok büyük çalkantılara gireceği bir döneme rastlar. 1970'de birlikte
oluyorlar. 1971'de Yılmaz ilk olarak tutuklanıyor. O arada 1.5-2
yıllık bir beraberlikleri var. Ondan sonra da tekrar üç ay beraber
oluyorlar. Yumurtalık olayı ortaya çıkıyor. Sonra Yılmaz tekrar
ceza alıyor. Birlikte oldukları zaman toplam 3.5 yıl, ama evlilik
16 yıl. Bu bile başlı başına çok trajik bir olay. Ama bunu iki insanın
hikayeleri gibi bağımsız biçimde algılamaya ve anlatmaya imkan yok.
Tarihsellik içinde iki darbe var, Türkiye'nin altüst oluş süreci
var. Bütün bunları koymak zorundayız. Çünkü Yılmaz Güney bir devrimci.
Cezaevinden film yönetmiş belki de dünyadaki tek insan. Bir de dışarıda
bıraktığı genç bir kadın ve küçük bir çocuk var. Aile kökenleri
çok farklı. Yılmaz yoksul bir ırgat çocuğu, Fatoş ise İstanbul'da
yetişmiş, kolejlerde okumuş bir burjuva kızı.
Filmde hayatını bir erkeğe ve onunla birlikte de bir ideolojiye
adamış bir kadının gözüyle Yılmaz Güney'i daha iyi tanıyacak mıyız?
Evet, o da bir insan, onun da zaafları var. Bir de şu var; dünya
çapında bir yönetmenin kendi ülkesinde barınamaması, ve yurtdışına
gitmek zorunda kalması, orada da hálá sinema yapma mücadelesi var.
Yanındaki kadının da aynı sıkıntılarla mücadele etmesinin hikayesi
var.
Filmin adı belli mi?
Kesin olmamakla birlikte ben senaryonun ilk aşamasındayken Yılmaz'ın
bir mektubunda yazdığı 'Hayat bizi bekleyecek' cümlesini teklif
ettim.
Çekimler nerede yapılacak?
Hem Fransa hem de Türkiye'de çekilecek.
Bu senaryoyu bir romana dönüştürmeyi istiyor musunuz?
Evet. Bu o kadar güzel bir malzeme ki şimdi bunun tamamını bir
roman ve daha sonra da bir dizi film halinde de değerlendirmek istiyoruz.
|